google-site-verification=8SKVZvCgNq15inzikTP1VfTBOYQ81urWn55KV6iqqtw
“Her Yerden Tavuk Döner Yenmez!”
Sokak aralarında, küçük tezgâhlarda ya da yoğun insan sirkülasyonunun olduğu bölgelerde hemen her köşe başında bir tavuk dönerci görmek mümkün. Bu görüntü artık hayatımızın bir parçası haline geldi. Ancak bu kadar yaygınlaşmış bir yiyeceğin beraberinde getirdiği ciddi bir risk var: Her yerden tavuk döner yenmez.
Tavuk eti, doğası gereği en hızlı bozulabilen gıdaların başında gelir. Uygun sıcaklıkta saklanmadığında, hazırlık aşamasında hijyene dikkat edilmediğinde, ağırlaşmış ve kokmaya başlamış tavuk etleri çok kısa sürede zehirlenmelere davetiye çıkarır. Ne yazık ki bazı işletmeler, maliyeti düşürmek adına günlük olmayan, beklemiş ya da kalitesiz ürünleri döner tezgâhına takmaktan çekinmiyor.
Bunun sonucunda vatandaşın sağlığı tehlikeye atılıyor.
Birçok insan, pratik olduğu için hızlıca bir tavuk döner alıp yoluna devam ediyor. Fakat farkında olmadan hijyen kurallarına uymayan, eldivensiz çalışan, çapraz bulaşma riskini hiç önemsemeyen, kokmuş tavuk eti kullanan yerlerden alışveriş yapmak; sadece mide rahatsızlığı değil, ciddi gıda zehirlenmelerine kadar uzanan sonuçlar doğurabiliyor.
Bu yüzden dikkat etmek gerekiyor:
Dönerin kokusuna, etin rengindeki matlaşmaya, işletmenin temizliğine, çalışanların hijyenine mutlaka bakın. Ucuz diye sağlığınızı riske atmayın.
Unutmayın, gıda zehirlenmesi sonradan telafisi zor bir sonuçtur.
Bir öğün için değil, sağlığınız için doğru yerden yiyin.
Çünkü her yerden tavuk döner yenmez!
“Temiz Görünen Her Yer Temiz Değildir”
Geçtiğimiz günlerde eşimle birlikte Bursa’da dışarıda yemek yiyelim dedik ve oldukça temiz görünen bir lokantaya girdik. Birer Adana kebap sipariş ettik. Garson salata, turşu ve ezmeleri getirdi, her şey gayet düzenli ve hijyenik görünüyordu. Ancak kebaplar masaya geldiğinde gerçek ortaya çıktı.
Adana kebap o kadar tuzluydu ki ne tadı vardı ne de yenilebilir bir hali…
Tuzu basmışlar adeta. Çünkü etin koktuğu çok belliydi. Kötü eti gizlemek için aşırı tuz kullanmışlardı.
Bu olay bana bir kez daha şunu gösterdi:
Her zaman dış görünüşe aldanmamak lazım. Temiz görünen her yer gerçekten temiz olmayabilir. Gıda işi ciddiyet ister, kalite ister. Yoksa tüketicinin sağlığı riske atılır.
Kısacası, lokantaların vitrini değil, malzemesi konuşur!