Hakan DİKMEN


Yapacağın İşin Sonunu İyi Düşün

,


Çıkmış "Milletvekili" olmak için müracaat etmiş. 

"Adam" olmak için bir yere müracaat etmene gerek yok. 

Omurgalı olacaksın, insanları satmayacak, haddini bilecek, ortama bakacaksın. 

Düğün evinde ağıt yakmayacak, ölü evinde göbek atmayacak ortamın vahametini iyi anlayacaksın. 

İnsanları zor zamanında yüz üstü bırakıp kaçmayacak insan olacaksın. 

Sen kendi onurunu, şerefini yerlere serer isen çiğneyenlere ses etmeyeceksin. 

Herkesi tek tek not alıyorum. 

Karaktersiz, onursuz, şerefsiz, haysiyetsiz insanları herkes bilsin bu pisliklerden uzak olsun.

Günlerden bir gün, Nasrettin Hoca’nın Hanım’ını Saray’a davet ederler.  Hoca’nın Hanım’ının kıyafeti düzgün olmadığından,  kimse itibar etmez, hoş geldin bile demezler. Hoca’nın Hanım’ı   bu duruma  çok üzülür. Eve döndüğünde Hoca’ya durumu anlatır ve yeni elbise alması için dır dır edip, Hoca’nın başının etini yer.  Bu baskıdan  kurtulmak, Hanım’ını memnun etmek isteyen Hoca’nın aklına güzel bir fikir gelir. 

Hanım’a evdeki yoğurt bakracını ve bir de tokmak vermesini ister ve   “akşama istediğin elbiseyi alacağım” deyip evden çıkar. Hoca elindeki yoğurt bakracına tokmakla vurarak bağırır: "Akıl satarım akıl, akıl satarım akıl!"  diyerek pazara doğru yola çıkar.  Yolda Hoca’yı görenler; “Herhalde Hoca kafayı yemiş, hiç akıl satılır mı ne yapıyor bu Hoca?” diyerek söylenirken Hoca efendi  de pazara ulaşır ve yine bağırmaya başlar:  "Akıl satarım akıl, akıl satarım akıl!" diye tokmakla bakraca vurmaya devam eder. Pazar esnafı Hoca’ya: “Hocam hayrola delirdin mi, ne yapıyorsun hiç akıl satılır mı, satacak başka  bir şey bulamadın mı?” diye söylenirler. Hoca efendi hiç aldırış etmeden tokmakla yoğurt bakracına vurmaya ve "akıl satarım akıl, akıl satarım akıl!" diye bağırmaya devam eder. Saray’da görevli bir Paşa tebdili kıyafet pazarda dolaşırken Hoca efendiyi duyar ve Hoca’nın bir bildiği vardır, boş konuşmaz gidip Hocayla konuşalım, bakalım neymiş bu akıl, der. Paşa Hoca’ya selam verdikten sonra; “Hocam, hayrola ne aklı, bu nedir?” der. Hoca efendi; “Sen Paşasın bir kese altın verirsen sana akıl veririm” der. Paşa, adamlarına;  “Hoca’nın bir bildiği vardır,” der ve bir kese altını Hoca’ya verilmesini söyler. Altınlarına alan Hoca; "Yapacağın işin sonunu iyi düşün" der. Bu akıl Paşa’nın çok hoşuna gider Hoca’ya teşekkür ederek pazardan ayrılır.  Paşa bu sözü unutmamak için sürekli tekrar ederek Saray’a döner. O gün Paşa’nın Saray’da traş günüdür. Paşa’ya husumeti olan, onu sevmeyen bir kaç saray görevlisi Paşa’nın berberine giderek; “bugün falanca Paşa traşa gelecek Paşa'yı traş ederken usturayı  kaydırıver Paşa’yı seyahate gönder bizde sana şu kadar altın vereceğiz, sana Saray’da makam mevki vereceğiz” diyerek kanına girerler. Berber de şeytana uyup bu isteklerini kabul eder. Paşa efendi traş olmak üzere berbere girerken, Hoca’nın kendisine söylediği sözü yüksek sesle söyleyerek içeri girer ve berbere bakarak; "Yapacağın işin sonunu iyi düşün, yapacağın işin sonunu iyi düşün!" diye tekrar etmeye devam eder. Berber, Paşa’nın durumdan haberi olduğunu düşünerek hemen ayaklarına kapanarak; “aman Paşam ben ettim sen etme ben şeytana, nefsime uydum beni affet!” diyerek feryat figan eder. Paşa; “hayrola ne oldu ne diyorsun sen? Der. Berber,  “efendim bugün,  falanca falanca adamlar bana geldi, sizin traş gününüz olduğunu, traş ederken usturayı kaydırır Paşa'yı seyahate gönderirsen sana şu kadar altın, makam mevki vereceğiz deyip kanıma girdiler. Ben de nefsime uyup tekliflerini kabul ettim. Ben ettim sen etme paşam ne olur!” diye durumu anlatır. 

Paşa; “Hoca Efendi bize öyle bir akıl verdi ki, bu akıl ile canımızı kurtardık.  Bu hikmetli sözü hayatımıza tatbik edersek, hem bu dünyamızı hem de ahiretimizi  kurtarabilir, mutlu mesut bir ömür geçirebiliriz.  Nasreddin Hoca’nın ne denli  büyük bir hikmet ve keramet ehli olduğunu bir kez daha anlamış olduk,” der.

Hakan Dikmen