VEDAT KAN


Oldu mu Şimdi Sebastiyan?

.


Sen hiç Erzurum’u bildin mi? Tarihini, yapısını, kültürünü, yaşadığı ortamı ve hatta oksijen oranını… Temiz oksijen adamı çarpar bilir misin Sebastiyan.

Aklın şaşar. Kulakların uğuldamaya başlar ve tıpkı bir uçağın içindeymişsin gibi havalanma olur yüreğinde. O yüzdendir bu şehrin insanının vakurlu oluşu, sağlam duruşu ve bilhassa da kartal bakışlarındaki çelik keskinliği.

İşte o yüzden; tarih defteri yazılmak için icat edildiği zaman, bu şehrin topraklarından, suyundan ve ekmeğinden örnekler alarak mürekkep yapımında kullanmışlar. Ve her yazdıkları yaprağın harflerinin arasına da bu şehri koymuşlar. O yüzden senin kantarın bu şehri tartamaz Sebastiyan. Senden geçtim, senin ardından gelen ve hatta sana hak veren küçücük detaycıkların hiç birisi bu şehrin bir tek harfi etmez Sebastiyan…

Erzurum’lu olmaktan utanmışlarmış.

Gerçekten mi? Asla İnanmıyorum.

İşte kanunlar, işte meydan… Kimliğinden utandığınız bu şehrin adı olan Erzurum ibaresini çıkarmayanlardan hatırım kalır. Rol yapmayın o zaman. Dua edin de bu şehir sizden utanmasın. Sizlere, bu kutsal şehrin neyinden utandınız diye sormak bile istemiyorum. Değmez çünkü…

Sadece son 50 yılda katledilen masumların, kundaktaki sabiye kurşun sıkanlardan, silahsız 33 askeri kurşuna dizenlerden ve terörün en pislik manzaralarını işleyenlerden ve o masumların kanlarının üzerinde siyaset yaparken, aleni olarak desteklerken utanmıyorsunuz da. Son 5 yılda ekonomi üzerinden yapılan saldırıların ana kaynağını göremeyip, sadece cebiniz ile ilgili olan eksilmelere takılıp, kalanda utanmıyorsunuz da. Bütün Dünya şer güçlerinin üzerimize yağdırdığı musibetleri gördüğünüz halde, bildiğiniz halde, idrak ettiğiniz halde inkâr edip ve hatta içimizde besledikleri ve kanımızı emen sülükleri sırtımızda taşımaktan utanmıyorsunuz da tiyatro olduğu bal gibi ortada duran bu durum karşısında utanıyorsunuz öyle mi?

Utanmazsan hatırım kalır Sebastiyan…

Siz hiç ama hiç bu şehri tanıyamamışsınız. İdrak edememiş, dolayısıyla da şehrin üzerinden yazan tarihi okuyamamışsınız. Yazık ki ne yazık; bir de kalkmışlar, manasını bilmedikleri bir kelimeyi kullanarak şehrin kritiğini yapmışlar. Siz önce gidin de utanmak kelimesinin manasını öğrenin eksikliğinizi giderin.

Elbette ki bir şeyler öğrenirken de bu şehrin kültürel yapısını bir öğrenin.  Dününde neler yaşanmış bir bakın. Ve hatta öyle çok uzaklara gitmenize de gerek yoktur, sadece 19 Mayıs 1919 dan sonrasında yaşanan kongre süreçlerinde yaşananlara bir bakınız Sebastiyan kardeşim. O günlerde manda ve himaye kavramlarını idrak ederek baş kaldıranların torunlarına benzer bir tarafınızı da göremedik aslında da neyse. Bu şehrin vatan ve millet sevgini tartmak sana mı kaldı Sebastiyan. Bu şehrin ve kadim halkının; bayrak, din, kur-an, peygamber, vatan, millet, namus kavramlarıyla olan ilişkisin tarih bile tam manasıyla yazamamış ve anlatamamışken senin hileli terazinin haddine mi düşmüş tartıya almak.

Bir de ne diyorlar, Erzurum’lu olmaktan utandık.

Utanın kardeşim, utanın… Utanmaz iseniz; o günleri yaşayan ve ne yazıktır ki size emanet bırakan, Gazi Mustafa Kemal Paşanın hatırı kalır. Nenem Hatunun hatırı kalır, Kara Fatma annemin hatırı kalır. Abdurahman Gazimin hatırı kalır, İbrahim Hakkı Hazretlerinin hatırı kalır. Sizin topunuzun birleştiği zaman bir dahi edemeyeceğinizin karşısında, tarih yazan milyonlarca gerçek Erzurumlunun hatırı kalır.     

Bu şehrin kimliğini bilmeden, bu şehrin yapısal durumunu bilmeden, bu şehrin gerçek insanını tanımadan ve dadaşlık kavramını idrak etmeden üç-beş beyni sulanmış ile bu şehrin halkını ve bu şehrin kendisini aynı teraziye koymaya kalkar isen, Palandöken’in tertemiz oksijeni ciğerlerini ve beynini yakar bilesin Sebastiyan.

O yüzden kimin kanından olduğu belli olmayan ve tarih bilinci taşımayan birkaç şahsın oynadığı mahalle oyunlarını bir şehire ve bu şehrin kadim halkına mal edemezsin, değil mi Sebastiyan? Ki, bu oyunların birkaç tekrarını da daha önceden bize yine izlettirmeye kalkmıştınız, unutmadık Sebastiyan.

Seçim çalışması elbette yapılacaktır. Mitingler, kalabalıklar, alkışlanmalar, yuhalanmalar, taşkınlıklar ve hatta sataşmalar “demokrasi festivallerinin” birer rengidir. Seçim zamanlarında Âşık atışmaları benzeri vurgulamaların yapılması kadar doğal bir şey olamaz ama şımarıklık dozunu aşarak bir şehri ve o şehrin nadide halkını töhmet altında bırakacak bir zanna girer isen ve bunu da satın aldığın birkaç etiketliyle yapar isen hesap sana kalır Sebastiyan. Sonra demedi deme, bu şehirden de utanma ki, sende de hatırımız kalmasın.  

Bu iğrenç olayın gerçek iç yüzü ortaya çıkmaya başladığı zaman, bilinçli olarak ve kasıtlı olarak, had aşan bir şımarıklık içerisinde parmak sallayarak, hakaretler savurduğun bu şehrin kendisi olan Valinin yüzüne nasıl bakmayı planlıyorsun. Senin ve ekibinin yapamadığı ama Erzurum’da kendi şehrinin insanına hizmet etmek için gecesini gündüzüne katan bir belediye başkanına bulaştırmaya çalıştığın bir çamuru nasıl temizlemeyi planlıyorsun sormak isterim. Atama yoluyla bu şehire tayin ettiğin vekil adayın olan mezarlıklar müdürünü ve kendi egosundan başka ego tanımayan bir il başkanını mı, yoksa ısmarlama kaleminiz olanları mı kullanacaksın bu sefer.

Peki, şunu sormadan geçmek istemiyorum, sırf bir kaç oy almak uğruna, bir şehri bu şekilde tiyatro sahnesine çevirmenize koyduğunuz ad nedir, yaşananlardan memnun olabildiniz mi bari yaptığınıza değdi mi?

Ve

Oldu mu, yakıştı mı şimdi Sebastiyan.