VEDAT KAN


NEDİR BU ŞİMDİ?

.


Marketler LEBALEB dolu. Sokaklar LEBALEB dolu. Kumar tutkunları gizli kumarhaneler icat etmişler, neredeyse evlere taşınacaklar LEBALEB dolu. Trafikte gerek yaya açısından gerek ise taşıt açısından adım atacak yer yok LEBALEB dolu. Tatil beldeleri başlı başına bir olay zaten LEBALEB dolu. Hastaneler aynı be ya LEBALEB dolu. Dolu da dolu.  Ah benim garibim, ANADOLU.

Akıl tutulması mı yaşıyoruz biz ALLAH aşkına? Yapmaya çalıştığımız şeyin adı nedir acaba, aklı başında birisi çıkıp anlatabilir mi? Ya adam markete gelmiş adım atacak yer yok yanında dört çocuğu ve çocuklarına sahip çıkmıyor. Karısıyla ürünleri didik didik edip neredeyse parçalayacaklar ve çocukları mağazayı oyun alanı olarak kullanıyor… Şimdi sen kalk bu mağaza çalışanı garibime de ki “müşteri her zaman haklıdır” . Talandan mal mı kaçırıyoruz?

Yardım aracı yanaşmış mahallenin girişine bu sıralar siyaset gündeminde başköşe soğan patates dağıtımı var, çuvalı köşeye koyan sıraya giriyor. İhtiyacı olmayanlar ikişer üçer çuval almış, ihtiyacı olan zaten evinden dışarı çıktığı yok. Kavganın biri bin para. Benim insanıma, Anadolu’ma ne olmuş böyle. Ya bizim dünyaya nam salmış “sadaka taşı” kültürümüze ne oldu?

Ne korunma var, ne maske… Mesafeler aramızda uçurum olmuş kimse kimseyi duymuyor artık. Takmıyor artık. Tanımıyor artık. Bir birimize sırt dönmek için ne de çok bahanemiz varmış ama. Akrabalık zaten hak getire. Ne ölümüzden haberimiz var şimdi, ne de dirimizden. Arkadaşlıklar, dostluklar bile bu pazarda satılır olmuş. Vay sen misin benim fikrime, görüşüme saygı göstermeyen hak vermeyen… Ben sövüyorsam sende söveceksin. Haklılık mı, o da ne?

Birileri aramızdan ayrılıyor bu attığımız sorumsuz adımlar yüzünden, sessiz sedasız. Birilerinin evine ateş düşüyor takılmayan maskeler yüzünden, birileri aşını işini kaybediyor vurdumduymazlığımız yüzünden. Şimdilik birilerimizin hayatıyla oynuyoruz bile isteye ama yarın çok geç değil, yarın hepimizin hayatı mahvolacak farkında mıyız?

Tamam, kimselerden korkumuz yok,  kimseler bize dokunamaz. Ceza falan vız gelir. Nasıl olsa yarın öbür gün seçim havasına girdik mi hemen af çıkar. Kimsenin de ödeyeceği yok. Çünkü açız…

Sahil kentlerinde kiralanacak daire, villa, mülk, çadır, karavan, bank bile kalmadı hem de satın alma fiyatına. Marketlerin sabah akşam doluluk oranı son yüz yılın kat be kat üzerinde. AVM’ler hakeza öyle. Taşıt sayısı yüzünden asfaltı göremez olduk. Açız biz kardeşim açız…

Ya bari dükkânını kapattırdığımız komşumuzdan utanalım. Son bir yıldır ve hatta daha fazladır canı pahasına çalışan sağlıkçılarımızdan utanalım.  Bizim yüzümüzden salgın sürecinde rahmetli olmuş ölümüzden utanalım. Dirimizden utanmıyoruz bari ölümüzden utanalım.

Hindistan’ı, Brezilya’yı ve hatta yanı başımızda Avrupa’yı göz önüne alarak çocuklarımızdan utanalım. Bu gemide hepimiz varız ve battığında ne olacağını çok iyi biliyoruz. Yarın mahşer gününde aman efendim ben kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadım diyemezsin. Şunun şurasında biri gitti, kaldı bir hafta oturun evinizde de şu gariban gerçek esnafın dükkânı açılsın bari. Sen gözünün açlığını, siyasi takıntını ve arzularını tatmin edeceksin diye onların ne suçu var.

Sonra da kalkmışız birilerine bir yerlere laf ebeliği yapıyoruz. Nedir bu şimdi? Biz kendimize saygı duymuyor, sevgi duymuyor isek polisin bunda ne suçu var. Sağlık sisteminin ne suçu var. Hükümetin ne suçu var.