Songül uyumaz
5.12.2020 21:30:20
Ben evimde iki hasta varken bende onların sayesinde etkilendim evet belki benim hayatımda değişiklik olmadı zaten çok aktif bir hayatım olmamasına rağmen etkilendim benim eşim dostum hergün arayıp bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordular ya birde çevresi olmayanlar ne yapsın ne yesin ne içsin sağlık görevlileri sadece dışardan uğrayıp ki onlarda haklılar çıkıyormusunuz diyorlar çıkmıyoruz kardeşim bizim vijdanımız var keşke herkes bizim gibi olsa çıkmasa ama insanlarında yani kimsesizlerinde hayatını kolaylaştırsa sorsa soruştursa hastalıkla beraber insanlığımızda kaybolmasa...


VEDAT KAN


NE YAPALIM KARDEŞİM , ASALIM MI?

.


Dünyanın tek derdi şu anda corona. Ekonomiler sinyal veriyor, bütün spor çalışmaları sinyal veriyor, kültür çalışmaları sinyal veriyor, sosyal hayat sinyal veriyor, siyaset – politika sinyal veriyor kısacası insanlık sinyal veriyor.

Bu salgın; insanlığımızı, ticaretimizi, sanatımızı, sporumuzu,kültürümüzü, bu güne ait ve yarınlara dair her şeyimizi öldürdü.  Yardımlaşma kavramımızı öldürdü, vicdani duygularımızı öldürdü, acıma hissiyatımızı öldürdü, sevgimizi-saygımızı öldürdü,tahammülümüzü öldürdü. Sabrımızı öldürdü, metanetimizi öldürdü. Maddiyatımızı öldürdü.

Umutlarımızı öldürdü,beklentilerimizi öldürdü,heyecanlarımızı-sevinçlerimizi öldürdü. Kardeşliklerimizi öldürdü,ibadet aşkımızı öldürdü,sevdalarımızı öldürdü,maneviyatımızı öldürdü. Sanki bahaneye bakıyormuşuz ya, hemen tüm insanlık olarak biz de hemen atıldık öldürmeye. Adına hijyen diyerek , korunma diyerek , tedbir diyerek.

Muhabbetle tokalaşmayı; sarılmayı. Adam gibi çalışıp yorulmayı , başarma zevkinden alın terini kaldırdık rafa. Bahaneye bakıyorduk ya dostluğu , arkadaşlığı kaldırdık rafa.  Aile kavramını kazandık diye sevinmeyin sakın, akrabalık ilişkilerini  kaldırdık rafa, komşuluğumuzu öldürdük tek kalemde acımadan. Hal hatır soramaz değil, sormaz olduk cümle dostluklardan. Bir bardak demli çayın muhabbet kokan , hasret kokan, sevgi kokan,aşk kokan kokusunu hapsettik kağıttan duygusuz bardaklara.  Samimi değilmişiz oysa ki,bahaneye bakıyormuşuz meğer , ne çabuk ta atladık öldürmeye. Can korkusundan ;sanki daha önceden ölüm yoktu hayatımızda…

Tedbir olarak arkadaşlıklarımız satıldı , akrabalıklarımız,dostluk ve komşuluklarımız. Selam bile veremez olduk uzaktan uzağa. Hastalığa yakalananlar ölümün ta kendisiymişcesine soğuk durdu hep karşımızda kim olduklarına bakılmaksızın. Biz dünya ya ölümsüz olarak geldik ya, yaşama ortalamamız 300-400 senelere eş olduğu için, böyle aniden gelen ölüm haberleri korkuttu bizi, tedbir almaya başladık. Önceleri ana babamızı attık kuytuya , kardeşlerimizi  aylardır sarılamaz olduk.  Bayramlarımızı kaldırdık ,el öpmelerimiz hayal oldu. Cemaatle namaz kılmak, omuz omuza saf tutmak masaldı sanki. Akraba ziyaretleri rast getire bir varmış bir yokmuşlara katıldılar. Tedbir bu ya; artıkın kimseler de ölmez oldu…

Elbette ki tedbir alacağız. Elbette ki bu hastalığa karşı top yekün mücadele edeceğiz ve insan neslinin en az zarar ile rahata kavuşması için alınan kararlara severek  ve can-ı gönülden iştirak edeceğiz. Buna hem dinimiz açısından hem de devletler hukuku açısından mecburuz. Salgın hastalıkların bertaraf edilmesinde , kanunlarımızın ve dinimizin emirleri doğrultusunda kurallara uymak her insanın asli vazifesidir. Ancak; abartmadan , insanlık onurunu ayaklar altına almadan. Hakaret etmeden, kanun çerçevesinde insanca ,insanlık ile...

Kanunlarımız her konuda olduğu gibi bu bulaş sürecinde de insanlarımıza bazı hak ve kısıtlamalar getirmiş bulunmaktadır. Bu hak ve kısıtlamaların uygulaması esnasında ortaya çıkan nahoş olaylardan dolayı siyasetçi ne yapsın, kanun ne yapsın,devlet ne yapsın. Bahaneye bakıyormuşuz ya biz de insanlık olarak hemen atladık öldürmeye ; tedbir diyerek, hijyen diyerek, korunma diyerek.  İlk başta da ana babalarımızı toplu taşıtlarımıza alamaz olduk, almaz olduk. Virüsün ta kendisiymişcesine yaklaşarak. Hakaretler eşliğinde araçlardan aşağı indirerek, koltuklarda oturanların hiç yaşlanmayacakları garantisiyle yapıtıkları ölümcül eleştrilere rağmen. Hani suyla sabunla yıkanıyordu pisliğiniz. Bu olayı yaşayınca kendimden iğrenir oldum , toplu taşıt aracını kullanana mı , ona bu emri verene mi, yoksa rahat bir şekilde koltuğunda otururken en acımasız yorumu yapan insanımıza mı sitem edeyim. Araçtan aşağı hakaretlerle indirilen  65 yaş üstü insanın hangimizin annesi , babası olduğunu bile düşünmeden. Duygularını ve o an ki hissiyatını düşünmeden. Biz onları mı koruyoruz , kendimizi mi? Bir an aklıma, öncelerde yaşadığımız kuş gribi geldi. Bahanelerle itlaf edilen yüz binlerce kanatlımızın akıbeti geldi  . Ne yapalım kardeşim bunların kanatları görünmüyor ama toprağa diri diri gömelim mi? Ne yapalım kardeşim asalım mı? Koruyalım ve abartmayalım isterseniz…

Vedat KAN