VEDAT KAN


NE YAPALIM? HAYDİ, DOĞRUSUNU SİZ SÖYLEYİN BİZ ONU YAPALIM…

.


Atlayarak, özetle geçelim; kimsenin içi sıkılmasın… Almanya ve Japonya ikinci dünya savaşından yorgun, bitkin ve yok olmuş bir vaziyette çıkarken yaptığı atılımlar ile otomobil üretirken, aynı yıllarda biz savaşa girmediğimiz halde, onlardan daha beter bir vaziyette, gururumuzdan sokaklarda şapka takmadığı için insanlarımızı, bilhassa yaşlı, kadın, genç demeden asıyorduk.  ANADOL un başına gelenleri birçoğumuz biliyor ve üç maymunu oynuyoruz ya diyecek bir şey bulamıyorum. Vecihi HÜRKUŞ ha keza öyle. KİLLİGİL Paşamın başına gelenleri çoğu insanımız bilmez bile. Binlerce, yüz binlerce ve hatta milyonlarca gariban insanımız sadece bizden bile olmayan belli bir zümreyi beslemek için neler çekti YALAN MI?

Yıllar boyunca hep birilerinin eline baktık. Millet olarak, hükümetler olarak. Son yüzyılda bizi yöneten devlet erkânının büyük bir çoğunluğunun şeceresini araştırın, ne demek istediğimi zaten anlayacaksınız. Daha düne kadar bir sente ihtiyacımız yok muydu? Daha düne kadar hastanelerde insanlarımız rehin kalmıyor muydu? Şanslı olanlar ile parası olanların bile tedavi olurken yaşanan yoklukların haddi hesabı olmuyor, sorulmuyordu YALAN MI?

Yol yoktu, su yoktu, yakıt yoktu, elektrik yoktu, ilaç yoktu, sigara yoktu, gaz yağı yoktu, benzin yoktu, tüp yoktu, okul yoktu, hava alanı yoktu, fabrika yoktu. SAMAN yoktu kardeşim, SAMAN. PATATES SOĞAN… Var olanlar da yine hep belli bir zümrenin hizmetinde halk köle olarak kullanılarak işletildi. Devlet hep kötü gösterildi, zararda gösterildi ve hatta zarar ettirildi ama o zümre hep zenginleşti, hükümetler konu mankeni misali görev icra edip,  perdeleri kapandığında sahneyi başka bir icracıya devrettiklerinde sıkıntı ve sömürü aşamalarını yüreğimizde kat ettik. Siyaset adı altında sömürge durumuna düşürüldük, sanat adı altında başta dinimiz ve manevi değerlerimiz olmak üzere hakarete uğratıldık. Ekonomi adı altında üç beş tefecinin oyuncağı olduk. Senaryolar da, senaristler de hiç değişmedi. Ve senaryo hep bu vatan ve kardeşlik yurdu için yazıldı, bu vatan ve kardeşlik yurdu için uygulandı.

Ne garip oysa bir sente muhtaç iken batmamış ülke bugüne nasıl geldi, bu cahil aklım ile bende merak ettim doğrusu.

Öyle ki; son on sekiz yılda doğalgazın adının dahi olmadığı yıllardan kalkıp, hemen hemen bütün yurdu boru hattıyla döşemişsiniz ve komşu, kardeş ülkeler ile ortak projelere imza atıp kendi başınıza hat açıp hat kapayan ülke durumuna gelmişsin ama çığırtkanların nakaratı değişmemiş, battık-bittik… 

Öyle ki; son on sekiz yılda, savunma sanayi denilen devi tek başınıza evcilleştirmişsiniz, kendi silahınızı, mühimmatınızı, araç parkınızı yapar olmuşsunuz, havada ve karada ve denizde ve hatta uzayda adınız anılır olmuş, dünyayı ilgilendiren projelerde aranır olmuşsunuz, birçok ülke sizden ürün almak için sıraya girsin ama çığırtkanların nakaratı değişmesin, battık-bittik…

Öyle ki; son on sekiz yılda sağlık alanında son yüzyılda yapılmayan, yapılamayan, yaptırılmayan her türlü çalışmaya adım atacaksın. Bu yolda gereken her türlü sıkıntıya göğüs gerip, bütün dünyayı kasıp kavuran bir bulaş sürecinde de kendini ispat edeceksin. Hatta hatta daha yirmi yıl öncesine kadar, ücretli ambulans dahi bulunamayan bırak şehir göbeğini, dağ başlarına helikopter ambulansı taksi çağırır gibi çağırma aşamasına geleceksin ama çığırtkanların nakaratı değişmesin, battık-bittik…

Öyle ki; son on sekiz yılda eğitim alanında olsun, sanayi alanında olsun, sanat ve kültür alanında olsun, spor alanında olsun, iç ve dış politika atılımlarıyla söz ve yönlendirme aşamasında yer sahibi olacaksın ama çığırtkanların nakaratı değişmesin, battık-bittik…

Yaptırılamamak için çaba sarf edilen ama yapılınca da o çığırtkanlar tarafından kullanılan ve şeytan azapta gerek nispetinde farz ettiğimiz hava alanıydı, köprüydü, marmaraydı, otoyoluydu, tüneliydi sadece ve sadece gelecek için demo sayılırdı. Yani yapılanlar, yapılacak olanların sadece habercisi idi. Çığırtkanlarımız üzülecek ama bu ezber bozuldu bir kere geri dönüş asla. Yaptırmayacağız dediğiniz ne var ise YA PI LA CAK…

İnadına hayat, inadına Türkiye.

Battık-bittik. Bütün dünyada var olan sıkıntıları kendi ülkemize uyarladığımız zaman elbette sorun büyük, elbette problemler var ama bu yaşananları sadece bizim yurdumuzda varmış gibi gösterip, dünyanın diğer ülkelerini ve hatta yanı başımızdaki Avrupa yı cennet köşesi olarak göstermek bel altı vurmaktan öte bir şey değildir. Tıpkı gezide yapılanlar gibi, tıpkı polise taş atan o bir çocuk vardı onun yönlendirilmesi gibi,  tıpkı yarım asırdır henüz yeni bitme aşamasına gelen terör belası gibi, tıpkı aynı evdeki kardeşleri sağa sola ayırarak kırdırmak gibi, tıpkı şehirleri bile ideoloji çukurunda fişlemek gibi.

Doğru, battık-bittik biz. Hem de kendi içimizdeki insanlarımızın sırf menfaatlerine ters düşüyor diye, sırf ceplerine dokunuyor diye feryat etmelerinden dolayı battık—bittik biz.

Üç kuruşluk evleri milyonlar ile etiketlenince gülümseyen, üç kuruluk arabaları yüzlerce bin liralar ile ifade edilince gülümseyen, kendi nefislerinden başkasını düşünmeyen bu insanlarımız ne hikmet ise olayın rengi kendi ceplerine doğru değiştiğinde yardımı satılmışlarda arar olmuşlar. O insanlara sordunuz mu hiç, milyonlar ile satışa konulan değerlerinin vergi dairesine yansıması hangi yönde diye.

Elbette ki ortada sorun var, gerek ekonominin ve gerek ise dünya siyasetinin yansımaları olarak bu her zaman yaşanabilecek şeyler. Ama sırf birileri memnun olacak diye, sırf birilerinin emir eri olmadığı için, önlerinde el pençe divan beklemediği için, bir sente muhtaç edilemediği için, istedikleri ideolojiyi halkın boynuna zulüm tasması olarak takamadıkları için ezdirilecek insanımız yoktur.

Size bir şey söyleyeyim mi? Kimin ne dediği kimsenin umurunda da değil artık. Yarın bir gün o sandık halkın önüne konulduğu vakit, siz de çok iyi göreceksiniz ki; kendi içinizdeki o yalancılar bile sizi kendi menfaatleri için satarak yine sizi yanıltacaklardır.

Bu halk, bu kardeşlik yurdunun gerçek yürekli halkı, artık oyunu gerçek perdesinde izliyor. Hem de çıplak gözle, boyutuna bakmadan gözlüksüz.

Bu yüzden inanın, size yağmurlu havada su yok.

Artık size hayallerimizi çaldırmayacağız.

Yanılıyor muyum? Yanılıyor muyuz? Ne yapalım o zaman siz söyleyin, TOGG u yapanın yerine, sıçan adam heykeli yapanın, dinimize küfreden bir zihniyetin yanına mı gidelim.