Ercan Diken


MÜZİĞİN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ

.


Evrende her şey hareket hâlindedir ve bu hareket sesi ortaya çıkarır. Seslerin uyum ve armonisi müzik olarak ifade edilir. Müzik (Musiki), Eski Yunanca “mousike” ya da “mousa”dan gelir. Mitolojide Zeus ve Mynemosine’den doğan dünyanın güzelliklerini ve uyumunu düzenlemekle görevli dokuz ilham perisi Müz’den biri olan Euterpe, müzik perisi olarak geçmektedir.

Müzik, beyinde mutluluk, neşe, elem, öfke, nefret gibi alanları tetikleyen bir enerji olarak tanımlanır. Müzik, kozmik düzenin bir ifadesi ve doğada var olan hareketin yansıması olarak nitelendirilir. Müzik, bir titreşimdir ve bu titreşim iç dünyamızla bağ kurmamızı sağladığı gibi bedenimizi de etkilemektedir.

Müzik, belirli ritim, uyum ve melodi gibi organize bileşenleri içeren işitsel bir uyarandır. Müzik terapisi; stres, ağrı, kaygı ve izolasyonun azaltılmasıyla bir davranış değişikliği yaratma ve duygu durumunu değiştirme, yaşam kalitesini geliştirme, kendini ifade etme kabiliyetini artırma, rahatlamayı öğretme, baş etme stratejilerine yardımcı olma ve normal bir çevre sağlamayı amaçlamaktadır.

Müziğin konuşmadan önce de var olduğu ve konuşma için gerekli olan soyut kavramlar, hafıza, semboller, çağrışımlar, analojik bağlantıların insanla beraber gelişip ve olgunlaştığı vurgulanmaktadır. Doğada büyük bir düzen ve uyum içinde devam eden ritim ve melodi beraberliği bulunmaktadır. Kuş seslerindeki ahenk ve ritim mükemmelliğinde; elektronların, atomların, galaksilerin hareketleri ile vücudumuzdaki sıvıların dolaşım seslerinde müziğin varlık âlemiyle ilgi ve ilişkisi gözlemlenebilmektedir. Asırlar boyunca müzik, tedavi amaçlı kullanılmıştır.

Müzikle tedavi, zihinsel, sosyal ve fiziksel sağlığın kazanılması, sürdürülmesi ve düzeltilmesi için tedavi edici amaçlara ulaşmada kullanılan, tedavi edici bir ortamda, davranışlarda arzu edilen değişikliklerin elde edilmesi için müziğin sistemli bir şekilde kullanılması olarak tanımlanır. Müzik, fiziksel ve duygusal tepkinin ifadesidir. Sosyal normlara uygunluğu güçlendirir. Toplumsal geleneklerin geçerli kılınmasında ve kültürün devamlılığında etkilidir. Toplumsal kaynaşma, birlik sağlar, estetik, zevk verir ve eğlendirir. Bunlarla birlikte;

Dikkati yönetme, toplama ve öğrenmeye yardım eder.

İletişim aracıdır; motivasyon, iletişim ve etkileşimi artırır.

Duyguların ifade edilmesini sağlar.

Fiziksel, zihinsel performansı, yaratıcılığı ve hayal gücünü artırır.

Rahatlatma ve gevşeme ile stresle baş etmeyi sağlar.

Hayata ve olaylara bakışı, kültürel bakış açısı, duygusal yaşantılar, duygu durumu, vs. değiştirmeye yardımcı olduğu belirtilmektedir.

Müziğin beynin mezolimbik bölgesindeki merkezleri uyararak, endorfin, oksitosin ve enkefalin gibi nörotransmitterlerin salgılanmasını tetiklediği saptanmıştır. Ayrıca serotonin, dopamin, norepinefrin, melatonin, testesteron, kortizon gibi hormonların salınımında etkilidir. Müziğin beyin dalgalarındaki aktivasyonlarda da değişikliklere neden olduğu bulunmuştur. Kan basıncı, solunum ritmi, kalp atışında olumlu etkileri olduğu ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirlenmiştir. Müzik bilinçli kullanıldığında ve sürekli kılındığında her yönüyle olumlu etkileri olan bir yöntem olarak bilinmektedir. Müziğin türü, sözlü sözsüz olması, ortam vs. müziğin iyileştirici etkisinde değişiklikler ortaya çıkarmaktadır. Müzik doğal olana ve uyumlu olana yaklaştırmalı, sözler, doğal, uyumlu ve insani değerleri güçlendirmelidir.

Müziğin Tarihte Kullanımı

Müziğin iyileştirici gücünün tarihsel süreçte kullanıldığı bilinmektedir. Eski Yunan’da, müziği her türlü erdemin kaynağı saymakla birlikte müziğin ruhun eğitilmesi ve arındırılmasında kullanıldığı bilinmektedir. Mitolojide Apollon’un, lir çalarak insanların sıkıntılarını giderdiği ve onlara neşe verdiği anlatılmaktadır. Birçok filozof, müziğin eğitim ve insan yaşamındaki önemine değinmiştir;

Platon (M.Ö. 400), müziğin ahenk ve ritim ile ruhun derinliklerine etki ederek, kişiye bir hoşgörü ve rahatlık verdiğini belirtmiştir. Müziği iyileştirici özelliği olan bir çare olarak kabul etmekte ve eğitimde müziğin vazgeçilmez olduğunu savunmaktadır.

Pythagoras (M.Ö. 585-500), Müzikle Matematiği birlikte ele almıştır. Umutsuzluğa düşen veya çabuk öfkelenen hastaları, belirli melodilerle tedavi edebilme olanaklarını araştırmıştır.

Hipokrat’ın, bazı hastalıkların tedavisi için ilahiler kullandığı belirtilmektedir.

Aristoteles (M.Ö. 384-322) de müziğin insan ruhu üzerindeki etkilerini araştırmış ve bunu yazılarında belirtmiştir.

Asklepios, Bergama’da müzikle tedaviyi, psikolojik sıkıntılarda kullanmıştır.

Konfüçyüs, müziğin kişilerarası ilişkileri düzelten, gözlere parlaklık veren, kulakları keskinleştiren ve kan dolaşımını rahatlatan bir değer olduğunu söylemektedir.

Eski Türklerde de müzikle tedavi çok önemsenmiştir. Kam ve Baksı adı verilen Orta Asya hekimleri, müzik ve dansı hastaların tedavisi için kullanmışlardır. Korku, heyecan, kuşku ve akıl hastalıklarında; nabız kontrolü ile hastaya uygun müzik ve müzik aleti seçimi yapmışlardır. 9-10.yyılda Farabi, İbn-i Sina, Ebu Bekir Razi, Yakup El Kindi eserler yazmışlar, makamların duygular ve organlarla ilişkilerini belirtmişlerdir.

Farabi (870-950), makamların etkilerini ve dinlenmesi uygun olan zamanları aktarmaktadır. Örneğin; Rast makamının insana sefa, neşe, huzur verdiği ve seher vakti dinlenmesi gerektiğini önermektedir. Hicaz makamının, uyku ve alçak gönüllülük ortaya çıkardığını ve ikindi vakti dinlenmesi gerektiğini savunmaktadır.

İbn-i Sina (980-1037), musikinin tıpta oynadığı rolü şöyle tanımlamaktadır: “…tedavinin en iyi yollarından ve etkilerinden biridir; hastanın akli ve ruhi güçlerini artırmak, hastalıklarla daha iyi mücadele için cesarettir…”. Osmanlı’da akıl hastaları için Darüşşifalarda müzikle tedavi; hastanelerin ortasında şadırvanlar ve su sesi kullanıldığı bilinmektedir. Bunlarla birlikte Batı müziğinin birçok örneği de müzikle tedavide önerilmektedir.

Batı müziğinin insan üzerindeki etkileri ele alınmıştır;

Gregoryan müzik, tek seslidir ve konsantrasyon sağlar, stresi azaltır.

Barok müzik (Bach, Hendel, Vivaldi), stabil, sürekli, düzenli, güven verici ve zihinsel uyarıcı özelliğe sahiptir.

Klasik dönem müzikleri (Mozart, Haydn), açıklık, şeffaflık, nezaket, konsantrasyon, hafıza ve üç boyutlu algılama sağlar.

Romantik dönem eserleri (Shubert, Liszt, Chopin, Tschaikowsky), bireysel ve ulusal duyguları ön plana çıkarır, sempati ve aşkı uyandırır.

Caz ve Blues, derin hüzün ve neşeyi ortaya çıkarırlar.

Salsa, merenge, rumba gibi müzikler, neşeyle birlikte solunum ve kalp atışını artırırlar.

Rock müziği, duyguların yoğunlaşması ve uyanmasını sağlar.

New age tarzı müziklerde, ritim yoktur, uzaysal ve zamansal hissi uzatır ve sakinleştirir.

Metal, Punk, Hip hop müziğin sinir sistemini uyarıcı etkisi olduğundan aşırı uyaran verilmesinin sakıncalı olduğu durumlarda önerilmez.

Müziğin Tedavi Amaçlı Kullanıldığı Durumlar

Müzik tedavi amacıyla birçok alanda kullanılabilmektedir. Ameliyat olacak hastaların kaygı ve korkularını gidermek için; müziğin etkinliği konusunda birçok araştırma yapılmıştır ve sonuçlar müziğin ameliyat öncesi kaygı ve korkuyu azaltmada etkili olduğu yönündedir. Kullanılan müziğin kişinin sosyokültürel durumuna ve gereksinimine uygun olması önemlidir. Hiperaktif çocuklarda; Hicaz, Buselik makamları, Vivaldi’nin Dört Mevsim İlkbahar’ından Largo, nefesli ve yaylı çalgılar önerilmektedir. Eğitim öğretim süreçlerinde; zihinsel işlevleri artırıcı, eğitimi pekiştirici yönleri araştırmalarda ele alınmaktadır. Müzik, ergenlik sorunlarıyla başa çıkma, ergenin kendini ifade etmesi için; konuşma ve iletişim bozukluklarında kullanılabilmektedir. Her zaman önemli ve yaygın sorunlarından olan depresyonda; doğum sonrası depresyonda hareketli, neşeli, enstrümantal müzik, Rast, Mahur, Rehavi makamları ve neşeli sözler içeren müzikler önerilmektedir. Sinirlilik ve öfke durumlarında; teskin edici (Hüseyni) makamlar, Vivaldi Dört Mevsim İlkbahar’dan Largo müzik gibi müzikler önerilmektedir. Kaygı ve travma sonrası stres bozukluklarında da müzik kullanılabilir; müziğin stres hormonları olarak bilinen ACTH ve kortizol düzeylerini düşürdüğü de araştırmalarda belirlenmiştir. Genellikle hızlı tempolar mutluluk duygusu yavaş tempolar hüzün duygusu uyandırırlar. Tek ve beş sesli müzikler tedavi edicidirler.

Müziğin insanın kişiliğinin unsurlarını (fizik, enerji, duygular ve zihin) uyumlaştırıcı olarak kullanılması hastalıkların önlenmesi ve sağlık sorunları ortaya çıktığında da iyileştirici amaçla kullanılması tarihsel süreçte ortaya konmuştur. Günümüzde de müziğin bilinçli; kişinin durumuna, duygusuna uygun ve gereksinimleri doğrultusunda kullanılması önerilebilir. 1 deney yapalım  2 bardak su dolduralım  1 hafta boyunca bardağın 1 ine  kötü  sozler 1 ine iyi şeyler  söyleyelim  1 hafta sonra kötü  söz söylediğimiz su kötü renk ve kokuya iyi şeyler soyledigimiz su berrak ve pırıl  pırıl  oldugunu göreceğiz   kısaca  iyi müzik  ruhu dinlendirir kötü  müzik ise  ruhu ve bedeni yorar hasta eder