KEMAL KÖSEOĞLU
16.12.2020 18:03:13
YAZINIZI OKUDUM GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL KONULARA DEĞİNMİŞSİN BİZDE BİR SÜRÜ TEKNİK DİREKTÖR VAR VE YANLI OLARAK YAZAN SÖZDE BASIN MENSUNLARI VAR ASIL ELEŞTİRECEKLERİ KİŞİNİN ADINI DAHİ ANMIYORLAR ONUN İÇİN BU DÜZEN BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDECEK


VEDAT KAN


ETMEYİN EYLEMEYİN

.


“Ben zaten biliyordum”,

“Ben size demiştim”,

“Bunun babasını da tanırdım”,

“Böyle olacağı taaa dünden belliydi”, di….du…..dı….dım… bu lolosu, hele bir de lelesi var bu işin. Veya tersi ne bileyim.

Başarılı olur ise göklere çıkardığımız insanları, en küçük başarısızlıklarında veya olumsuzluk karşısında yerin dibine batırmayı, linç etmeyi, hakaretlere boğarak tarihe gömmeyi ne çok seviyormuşuz biz. Şu ana kadar boğulan ve tarihin tozlu raflarına kaldırılan insanlarımızın sayısını hatırlayan varmı acaba? ALLAH rızası için; güllerle karşıladğımız, adına şiirler yazdığımız, türküler çağırdığımız, destanlar dizdiğimiz ve olumsuzluk zinciri başlangıcında hemen dışladığımız insanlarımızı hatırlayanınız, adını sanını ve bilerek şahit olduğunuz hangi gerekçelerle linç edildiğini bileniniz varmı?

İnsanlık hatırı için; yaptığı hizmetleri, aldığı başarıları, ortaya koyduğu ve bıraktığı eserleri yok hükmünde sayıp; linç psikolojisine bürünen insanlarımızın acaba yüzde kaçı bu işin gerçek yüzünü idrak ederek eyleme girişiyor bileniniz varmı?

ALLAH aşkına ; birileri çıkıyor “bu adam” diye bir hedef gösteriyor ve o birilerinin şakşakcısı da olaya alkış tutuyor ve sonrasında  “bu adam” istenmeyen adam olup çıkıyor, acaba neden/niçin diye bileniniz varmı?

Sorgulamadan, algılamadan, işin aslını ve gerçeğini idrak etmeden birilerini linç etmek kul hakkına girmez mi?  Velev ki ortada yanlış giden bir şeyler var ve bu yanlışın ana kaynağını oluşturan sebepleri tek bir adama bağlamak ne kadar doğru bilen varmı? Bu durum delikanlılık kitabının hangi sayfasında ne diye yazar bileniniz varmı? Astığımız , kestiğimiz ve hatta dinlemeden hüküm verdiğimiz, tanımadan kötülediğimiz, bilgi sahibi olmadan ahkam kestiğimiz ne kadar olayımız var bileniniz varmı? Biz; en iyi başhekim olduk, en iyi doktor olduk, en iyi öğretmen olduk, en iyi vali – belediye başkanı olduk ve o makamları yönettik. En iyi esnaf olduk, en iyi iş adamı olduk, en iyi mühendis olduk, en iyi çiftçi olduk ve her şeyin en iyisini biz bildik ve şehrimizin durumu ortada. Yazılı tarihin kendisi olan ve hatta tarih ile yaşamaya başlayan bu kadim şehrin durumu ortada. Dışarıya dönük beyin ve kalifiye eleman göçünün en yoğun yaşandığı illerin başında gelen, milli gelirden en düşük pay alan illerin arasında , istenilen seviyede bir  üretimi olmayan – olanların da kendi çabaları ile ayakta durmaya çalıştığı ve her geçen günün bir önceki günü arattığı,  dedikodunun, adam kayırmanın, kıskançlığın, çekememezliğin ve iftiranın kol gezdiği bu şehrin durumu ortada. Hani bu güzel şehrimizin diliyle söylediğimiz gibi; bırahın artıh , elizi ayağızi öpeyim. Etmeyin eylemeyin birileri dışarıdan – kimileri de içeriden “bu adam” ları göstermekten bıkmadı.

Bu kaçıncı adam linç etmemiz, bu insanlar bizim. Bu insanlar uzaydan gelmedi. Bazıları var ki bu toprağın kendi has çocuğu zaten. Belki kapı komşumuz , belki akrabamız , belki de yan mahlenin çocuğu gibi.

Üneş gibi…

Eğrisiyle doğrusuyla , başarısıyla – başarısızlığıyla, yaptıklarıyla-yapamadıklarıyla. “bu adam” değil , bizim. Kendi canımız , kendi ciğerimiz. O gittikten sonra gelenlerde aynı. Tıpkı öncekiler gibi.

Yeter artık ERZURUM bi kendine gel. Sen DADAŞ sın. Sen ; Alvarlı Efe hazretlerinin Mevla ya emanetisin. Abdurrahman Gazi nin duasısın.  Palandöken gibi mağrur, kar gibi-mavi ve beyaz gibi temiz ve masumsun. Nerede senin DADAŞlığın? Bu kadar zamandır yeter artık kendine gel. Özüne dön ve gerçek ERZURUM , gerçek DADAŞ ol. Gereğini yerine getir.

Etmeyin , eylemeyin.

 

Vedat KAN