VEDAT KAN


BİRAZCIK KENDİNİZ OLSANIZ…

.


Ne güzel bir anlatım; hiç bilen ile bilmeyen bir olur mu? Diye. Sen kalk hayallerini gerçekleştirmek için hayatın boyunca geceni gündüzüne kat, çocukluğunun kıymetini bilmeden ve hatta gençliğinin kıymetini anlamadan, hayatın renklerini,  notalara akseden ahengini anlayamadan çalış çabala ve o azimle bir üniversiteye gir. Her türlü yokluğa, sıkıntıya, çileye göğüs ger sonrasında birileri seni kullanarak kendi emellerine maşa yapsın ve bir de bakmışsın ki terörist olmuşsun. Vatanına, dinine, imanına ve hatta anne ve babana karşı, belki de kardeşine komşuna karşı asi durumuna düşmüşsün.

Nefes alan her canlının kendisine veya korumak ile yükümlü olduğu her türlü şeye karşı oluşabilen ve oluşabilecek her türlü haksızlık karşısında hakkını hukukunu savunması en doğal ihtiyacıdır. Bu hem devlet kültüründe, hem ahlak kültüründe, hem din kültüründe hem de sosyal yaşantı kültüründe değişmez kuraldır. Bu kurallar anayasalar çerçevesinde, kanun maddelerinde ve uygulama yönetmeliklerinde kayıt altına alınarak günlük hayatta uygulamaya sunulmuştur. Uygulama esnasında meydana gelebilecek her türlü gelişmenin takibine ise bu nefes alan canlılarımızın ki bunlar genelde insan oluyor. İşte bu uygulama esnasında meydana gelebilecek her türlü gelişmenin takibine ise bu insanlarımızın kültür seviyesi yön vermektedir. Olumlu gelişmeler başarı olarak nitelendirilerek ve teşvik edildiği gibi, olumsuz her türlü gelişmenin de bu anayasalar çerçevesinde ve hatta toplum içerisinde de caydırıcı cezalandırma yöntemleri bulunmaktadır.

 Şimdilerde bir üniversitemiz yerleşkesinde meydana gelen nahoş olaylar yaşanmaktadır. Bu durum,  konu ile alakalı olarak geçmiş yıllarda tecrübe sahibi ve acı sahibi olan insanımızı çok derinden etkilemekte, bilen insanımızı korkutmakta, bilmeyen insanımızı ise cahil cesareti psikolojisi ile farklı alanlara kaydırmaktadır. Sonuçta hoş olmayan görüntülerin yanı sıra provokatif eylemlere de zemin hazırlamaktadır. Yüz yıllardır halkımızın ince noktalarına dokunarak, kırmızı çizgilerini ihlal ederek devletimizi ve milletimizi yok etme emelleri güden oyun kurucular bu sefer yine,  yeniden ve aynı oyun içerisinde karışıklığa zemin hazırlayarak, aynı filmi bir kez daha sahnelemişlerdi. Kurgu aynı, senaryo aynı ve oyuncularımız ne yazık ki yine aynı idi. Bu durum dün de aynı idi bugün de. Bu durum 1970 li yıllarda da aynı idi şimdi de. Bu durum böyle gider ise yarın da aynı olacağı kesindir.

 İnsanların hak arama hususunda gösterdikleri hassasiyet en doğal haklarıdır. Beğenmediğiniz her hangi bir şeyi eleştirmek, ifadenizi belirtmek en doğal hakkınızdır. Ancak bu hak size karşınızdaki varlığın hakkına tecavüz etme hakkı vermez. Sizin hakkınız başkasının hakkına tecavüz aşamasında biter ve olay nefsi müdafaaya girer. Ve işte o zaman olay karışır. Bunu bilen oyun kurucu da yıllardır hep aynı kurgu ile bizi ve bilhassa üniversiteli gençlerimizi sürü psikolojisi ile olaylara sürüklemektedir.

Sonrası zaten aşikâr.

Sırf üniversitede okumak için, sen kalk yıllar boyunca hayallerinin peşinden git. Her türlü pisliği kendi başına temizlemeye kalk, daha önceden de ifade ettiğim gibi hayatın çilesine katlan, yokluğun ve çaresizliğin cenderesinde körpe bedenini çürüt, yalnızlığının girdabında vurgun ye. Sonrasında kalk bir sürü psikolojisi selinde kendini uçurumdan aşağı at. Ah be güzel kardeşim,  sen bu kadar emeği neyi temsil ettiğini bilmediğin bir paçavranın ardında, kim olduğunu bilmediğin insanların ardında neye itiraz ettiğinin ve bu itirazını dile getirip eyleme dönüştürürken hangi değerleri ayaklar altına aldığının farkında mısın?

Farkında değil isen ne olur BİRAZCIK KENDİNİZ OLSANIZ… İnanın anlaşırız. Derdinize derman bulunur, bir hal çaresine bakılır. Siz bizim yarınımız, siz bizim diğer yarımızsınız. Yok;  eğer farkındayız. Kimse karışmasın der iseniz… Ne olur demeyin.