Avukat Ahmet Çağrı Karaca, coğrafi işaret tescillerini bir "bitiş çizgisi" değil, ekonomik kalkınma yarışının "başlangıç tabancası" olarak tanımlıyor. Taste Atlas tarafından dünyanın en iyi 10 lezzeti arasında gösterilen Cağ Kebabı'nın küresel bir marka değeri oluşturduğunu ifade eden Karaca, şimdi yapılması gerekenin, Sınai Mülkiyet Kanunu'nun denetim mekanizmalarını katı bir şekilde işletmek olduğunu belirtiyor.
Kamuoyunda sıkça duyulan "Yunanistan baklavaya sahip çıktı" gibi haberlerin ardındaki teknik sürecin coğrafi işaret tescil süreci olduğunu vurgulayan Karaca, bu sürecin kültürel bir kurtarma operasyonunun ötesine geçtiğini söylüyor. Erzurum'un, Cağ Kebabı başta olmak üzere birçok yerel değerini yıllar öncesinden tescil ettirerek koruma altına aldığını ve hukuki ilk adımın başarıyla atıldığını kaydediyor.
Coğrafi işaret tescillerinin, başvuru sahibi kuruma güçlü bir "Denetim Hakkı" verdiğini belirten Avukat Karaca, bu hakkın bir kalite ve köken bekçiliği görevi olduğunu açıklıyor. Tescil belgesindeki üretim metotlarına uymayan, o coğrafyanın hammaddesini kullanmayan hiç kimsenin o ürünün adını ticari olarak kullanamayacağını ifade ediyor. Bu durum, satıcıyı o coğrafi bölgeyle ticari ilişki kurmaya mecbur bırakıyor.
Bu mekanizmanın doğru işletildiğinde yarattığı refahı anlatmak için Japonya'dan Kobe Bifteği ve Fransa'dan Rokfor Peyniri örneklerini veren Karaca, her iki üründe de sıkı coğrafi işaret denetiminin fiyat ve marka değerini nasıl katladığını anlatıyor. Kobe bifteğinin sıkı denetimi sayesinde Hyogo bölgesindeki üreticilerin çok daha fazla kazandığını, Rokfor peynirinin ise keskin hukuki bariyerlerle küçük bir kasabanın gelirini inanılmaz seviyelere çıkardığını vurguluyor.
Erzurum'un Cağ Kebabı dışında Kadayıf Dolması, Küflü Civil Peyniri, Oltu Taşı gibi otuza yakın coğrafi işaret tescilli ürünü bulunduğunu hatırlatan Avukat Ahmet Çağrı Karaca, tescil aşamasının başarıyla tamamlandığını tekrarlıyor. Hukukun sadece bir "isim hakkı" vermediğini, o ismin yarattığı katma değerin o topraklarda yaşayan insanların cebine girmesini sağlayan bir sistem sunduğunu belirterek, hedefin sadece tarihe not düşmek değil, o bereketin Erzurum çarşısında hissedilmesi olduğunun altını çiziyor.